Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Sosyoloji Araştırmaları Dergisi
Türk Toplumunda Çingene İmgesi ve Önyargısı2005 •
This study examines the Gypsy image and prejudice in Turkish society in terms of collective consciousness and prejudices. Within the scope of this context, the essential aim of this study is to display the images and prejudices about Gypsies, who constitute a certain part of society, and to provide a platform for the reconsideration of these facts. A process with three steps was pursued while answering the questions in the study. The first step is the Attribute Constellation applied to the 3 rd and 4 th year undergraduate students at the Department of Sociology in Ege University; the second one comprises the research carried out on the Gypsy image and definitions in Turkish novels on Gypsies, which have been published since 1870. The final step displays the Gypsy image and definitions in Turkish daily language, legends and anecdotes, which have been compiled anonymously.
Çin devleti uzun yıllar diğer ülkeler ile ilişkileri önemsememiş kendi içinde kendine yetebilen bir ülke olarak tarım faaliyetlerini sürdürmüştür. Ulusal çıkarları söz konusu olmadığı durumlarda siyasi risklerden uzak durmuşlardır fakat ekonomik ilişkiler anlamında oldukça yakın temaslar kurmak istemişlerdir. Çin genel olarak diğer devletlerle pazar alanı açmak ve enerji ihtiyacından kaynaklı sağlamaktadır. Çin günümüzde pazar arayışı ve enerji ihtiyacının haricinde uluslararası platformda, küresel yönetim ve bölgesel çatışma alanlarında önemli bir aktör olarak sahada yer almaktadır. Türkiye-Çin ilişkilerinin açmaz noktalarının en mühimi iki ülkeninde son 30 yılda yaşadığı sosyal, siyasi. ekonomik ve kültürel değişimin üslerinde uyandırdığı baskıdan dolayı dar açı ile konuları ele almalarıdır. Özellikle Uygur Türkleri ile yaşanan meseleden kaynaklı siyasi baskı alanları hem Türkiye hem de Çin devleti için bir baskı haline gelmiş karşılıklı ilişki zemini ortaya çıkarmıştır. Türkiye ve Çin devletinin ilişkilerinin daha iyi bir konuma gelmesi için üç hususta birbirleriyle iş bilgileri sağlamaları gerekmektedir. Bu üç husus iki ülkenin arasındaki ekonomik, siyasi ve ticari alanlarda sağlanması şarttır. Çin devletinin küresel siyasetteki ehemmiyeti artmaktadır bu durumda Türki ile Çin devleti sadece ikili ilişkiler değil küresel ilişkiler kurması gereken iki aktördür. Çin'in çılgın Kuşak Yol projesinde yer alan ülkelerden biri olan Türkiye'ye büyük yatırımlar sağlamayı planlamaktadır. Türkiye'nin Asya'yı Avrupa'ya bağlayan jeostratejik konumu bu planda önemini artırmaktadır. Bu projede Kuşak Yol boyunca 33 istasyon, 72 tünel ve 170 köprü inşa edilecek. Pan-Asya demir yolunun, merkezi güzergah dışında yani Tayland, Laos, Malezya, Vietnam gibi ülkelerdeki uzantılarıyla beraber içereceği toplam istasyon sayısı 52, tünel sayısı 137, köprü sayısı ise 281'i bulacaktır. Dünya ticaretine doğrudan yol verilmesi beklenen bu projede Türkiye işbirliği sağlayarak ekonomisini ilerletmeyi hedeflemektedir. Dev proje diğer ara saniyelere etki ederek mevcut ülkelerde istihdam sağlanacaktır. Köprü, tünel, istasyon ve demir yolları için yeni üretim merkezleri açılarak yeni iş kolları cazip hale gelecek ülke ekonomisine dolaylı yoldan pozitif etki edecektir. Proje ile Çin Türkiye arasında ekonomik, ticari, politik ve halklar arası kültürel etkileşim sağlanması beklenmektedir. Diğer Türki ülkelerde de sıcak bakılan proje güzergahta bulunan ülkelere lojistik ve altyapı sistemlerinin gelişiminde Çin tarafından olanak sağlanmaktadır. Çin'in bu ülkelere cazip kredi imkanları sunması da ülkelerin iştahını kabartmaktadır.
Iches Uluslararası İnsani Bilimler ve Eğitim Bilimleri Kongresi
Konstrüktivist Perspektiften Abd-Çin Ticaret Savaşlarının Abd Kamuoyuna Etkisi2019 •
1980’li yıllardan sonra uluslararası ilişkiler çalışmalarında adından sıkça söz ettiren Konstruktivist uluslararası ilişkiler kuramına göre devletlerin uluslararası politik teori için temel analiz birimleridir ve devletler sistemindeki en önemli yapılar maddi değil intersübjektiftir. Ayrıca Konstrüktivist teori, “devletlerin kimliklerinin ve menfaatlerinin, insan doğası ya da iç politika ile sisteme dışarıdan verilmek yerine sosyal yapılar tarafından oluşturulmuş önemli bir kısmı teşkil ettiğini” ve yapı ile aktörlerler arasında kimlik bazlı bir etkileşim olduğunu ifade etmektedir. Dolayısı ile kimlik ve sosyal yapı kavramlarına yaptığı vurgu ile kimlik, söylem, kültür ve kültürü oluşturan dil gibi alt bileşenler de uluslararası ilişkiler çalışmalarına konu olmaya başlamıştır. Bu bağlamda, ülkelerin ürettikleri dış politika çıktılarının yapı içerisinde mevcut diğer aktörler ve sosyal yapıları üzerinde etkisi bulunmaktadır. Araştırma, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında 2018 yılından beri devam eden ticaret savaşları bağlamında yaşanan dış politika çıktılarının Amerikan kamuoyuna etkisini ve Amerikan kamuoyundaki Çin algısını nasıl değiştirdiğini ölçmeyi amaçlamıştır. Bu amaçla, öncelikle her iki ülkenin yetkili kurum ve kişilerinin ürettiği dış politika çıktıları incelenmiş, daha sonra da merkezi Washington’da bulunan Pew Research Center isimli bağımsız düşünce kuruluşunun 2005-2019 yılları arasında Amerikan kamuoyu üzerindeki Çin algısını ölçmeye yönelik tekrarlı olarak uyguladığı anket sonuçları kullanılmış ve sonuçlar yıllara göre birbirleri ile karşılaştırılmıştır. 2005-2017 arasında Amerikan kamuoyunda kabul edilebilir bir dalgalanma söz konusuyken Ticaret Savaşları’nın başladığı 2018 yılından sonra keskin bir farklılaşma gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Ticaret Savaşı, ABD, Çin, Kimlik, Söylem
Motif Vakfı Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu II
Karşı Masal Fraksiyonu ve Türkiye'deki Yansımaları / The Anti-Fairy Tale Fraction and Its Reflections in Turkey2021 •
Mevcut değer ve ideolojilerin bireylere -özellikle de çocuklara- öğretilmesi ve benimsetilmesinde, masalların önemli bir enstrüman olarak kullanıldıkları görülmektedir. Bu anlamda sözlü gelenek içerisinde toplumsal rol ve beklentileri yetişkin dinleyicilerine “doğal” bağlamında sunan masalların; özellikle İtalya’da Straparola, Fransa’da Perrault yahut Danimarka’da Andersen gibi klasik yazarlarla birlikte; artık pedagojik açıdan yetişkinlerden tamamıyla ayrıştırılmış olan çocuklara yöneldikleri ve doğrudan sosyalizasyon aracı olarak kullanılıp burjuva toplumunun değer ve normlarıyla süslendikleri anlaşılır. Dahası, örneğin Nazi Almanya’sında üretilen masalların, açık bir biçimde faşist propagandaya hizmet edecek şekilde tasarlandıkları ve çocukların toplumsal açıdan “doğru” olarak kabul edilen değerleri öğrenmesinde işlevsel bir araç olarak kullanıldıkları görülmektedir. Hâl böyleyken gerek sözlü gelenek ve gerekse yazılı edebiyat içerisindeki masalların, çocuklara ilettikleri mesajlar ve benimsetmeye çalıştıkları ideolojiler açısından çeşitli zamanlarda pek çok yazar/araştırmacı tarafından sorgulandığı ve mercek altına alındığı anlaşılır. Böylelikle, örneğin toplumsal cinsiyet rolleri açısından eşitsiz bir dünyayı tasvir eden ve kadını pasif kılarak erkeği birincil bir konuma taşıyan masalların doğru ve eşitlikçi bir dünyayı tasvir etmediklerini düşünen bazı yazarlar; masal metinlerini içerdikleri mesajlar açısından ters yüz etmeye başlar. Georg MacDonald, Oscar Wilde veya L. Frank Baum gibi isimlerle giderek görünür olmaya başlayan bu ters yüz işleminin, özellikle 20. asrın ortalarından sonra post-modernizmle birlikte, gerek feminist oluşumlar ve gerekse “öteki” olarak kodlanan diğer hareketlerin öncülüğünde (örneğin vejetaryenler, anti-kapitalistler vs.) hemen her ülkede görülmeye başlandığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda bu çalışmada, “karşı-masal” olarak adlandırılan ve “standart” masalları ters yüz eden bu fraksiyonun Türkiye’deki izleri aranmış ve çoğunlukla çeviriler aracılığıyla ülkemize giren bu yeni oluşum; ayırt edici özellikleriyle birlikte ele alınmaya çalışılmıştır.
2020 •
Türkistan uzun süren iç kargaşa ve dış saldırı sonucunda, 1884 yılında Rus ve Çin kuvvetlerince tamamen işgal edilmiştir. Bu işgal, önce Türkistanlılar arasında suni fiziki sınırları çizmiş; daha sonra işgal kuvvetlerinin güttükleri ısrarcı ve dayatıcı politikalarının Türkistanlılar arasında sosyal, kültürel ve psikolojik ayrışmaları da yarattığı görülmüştür. Türkistanlı aksakallar, elitler, aydınlar bu sınırları aşmak, bölmeyi ve bölünmeyi engellemek için emsalsiz çaba sarf etmiştir. Onların yüz binlercesi 1937 yılında, SSCB ve Milliyetçi Çin idaresi tarafından vahşice öldürülmüş; hayatta kalanları sindirilmeye çalışılmıştır. Fakat hafızalardaki silinmez izleri bir türlü kazıyamamıştır.
Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi
"Karşılaştırmalı Bir Perspektiften 19.yüzyılda Çin ve Osmanlı İmparatorluğu'nda Protestan Misyoner Faaliyetleri"2006 •
2023 •
2014 yılına kadar daha çok düşük profilli, barışçı bir dış politika söylemini takip eden Çin Halk Cumhuriyeti, dünya siyasetinde bir tehdit olarak algılanmamayı dış politikasının birinci önceliklerinden biri haline getirmiştir. 2014 yılından itibaren bu dış politika söylemi yavaş yavaş terk edilmiş, Çin kendisini önce bir bölgesel lider, daha sonra da küresel bir lider olarak öne çıkaran ve dünya sorunlarının çözümünde söz sahibi olması gerektiğini vurgulayan bir dış politika söylemine geçiş yapmıştır. Bu yeni söylemin tespit edilen birbiriyle bağlantılı üç ana parçası vardır. Birincisi Çin’in model ve lider ülke olma iddiası, ikincisi antik Çin uygarlığının öne çıkarılması ve üçüncüsü de Batı karşıtı söylemin dış poltika söyleminde daha yoğun kullanımıdır. Bu çalışmanın amacı Çin’in dış politika söylemindeki bu değişimi analiz etmektir. Bu amaçla önce Çin’in gerçekleştirdiği büyük ekonomik kalkınma incelenecektir. Daha sonra Çin’in bu ekonomik kalkınmanın getirdiği araçları da kullanarak dünya siyasetinde nüfuzunu arttırmak için yaptığı hamleler ele alınacaktır. Son olarak da Çin’in ekonomik kalkınması ve bu kalkınma sayesinde dünyada arttırdığı siyasi nüfuzuyla paralel olarak geliştirdiği yeni dış politika söylemi üst düzey devlet yetkililerinin söylemlerinden örneklerle analiz edilecektir.
The Journal of Urology
Analysis of Continence Rates Following Robotic Radical Prostatectomy: Strict Leak- and Pad-Free Continence Rates Outcomes2008 •
Neurobiology of Aging
APOE ϵ4 is not a significant risk factor for AD in Nigerian Africans2000 •
Ethnobotany of Mountain Regions
Daphne caucasica Pall. Daphne glomerata Lam. Daphne mezereum L. Daphne pontica L. Thymelaeaceae2017 •
Journal of Pharmacological and Toxicological Methods
Neurofunctional test batteries in safety pharmacology – Current and emerging considerations for the drug development process2019 •
BMC Complementary and Alternative Medicine
Antimicrobial and antioxidant activities of the extracts and compounds from the leaves of Psorospermum aurantiacum Engl. and Hypericum lanceolatum Lam2012 •
AJP: Heart and Circulatory Physiology
High-resolution imaging of murine myocardial infarction with delayed-enhancement cine micro-CT2007 •
Probiotics and Antimicrobial Proteins
Beneficial Protective Role of Endogenous Lactic Acid Bacteria Against Mycotic Contamination of Honeybee Beebread2018 •
2017 •
International Journal of Contemporary Pediatrics
Patent urachus with methicillin-resistant coagulase negative staphylococcal sepsis in a 23 days old neonate2020 •
2020 •
2015 •
The EMBO Journal
LFB3, a heterodimer-forming homeoprotein of the LFB1 family, is expressed in specialized epithelia1991 •
Nature and Culture
Resilience and Community in the Age of World-System Collapse2011 •
Brazilian Archives of Biology and Technology
Limonium duriusculum (de Girard) Kuntze Exhibits Anti-inflammatory Effect Via NF-κB Pathway Modulation2021 •
2021 •
2023 •
Energy for Sustainable Development
Photovoltaic DC yield maps for all Morocco validated with ground measurements2018 •